Adana'nın Öncü Gazetesi
$ DOLAR → Alış: 34,14 / Satış: 34,28
€ EURO → Alış: 37,35 / Satış: 37,50

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ HAKKINDAKİ GERÇEKLER

DİYETİSYEN DEMET BAHAR
DİYETİSYEN DEMET BAHAR
  • 03.05.2021

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ HAKKINDAKİ GERÇEKLER

Toplumda dönem dönem aklanan veya deyim yerindeyse karalanan besin grupları ile karşılaşmaktayız. Bu haftaki yazımda toplumun bir kısmının uzaklaştığı ya da tüketimini azalttığı süt ve süt ürünlerinden bahsedeceğim.

Süt ve süt ürünleri bazı medyatik unsurlar vb. etkilerden ötürü ne yazık ki tüketimi azalan temel besin grupları içerisindedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde yaşayan yetişkin bir bireyin günlük süt tüketimi 34.5 ml, yoğurt tüketimi 112.7 g’dır. Kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi olan peynirde bu tablonun biraz daha iyileşmesi beklenirken gerçek şu ki yetişkin bir bireyin tükettiği ortalama peynir miktarı 39 g’dır. Oysa bir yetişkin birey için tüketilmesi gereken süt ve süt ürünleri miktarı (peynir hariç) 600 ml (3 su bardağı) kadardır.

Süt ve süt ürünlerine karşı geliştirilen “tüketmeme ya da oldukça az tüketme furyası” başka besin türlerinden kalsiyum alma çabalarını da beraberinde getirmiştir. Peki bu besin grupları nelerdir? Badem, fasulye, brokoli, brüksel lahanası, kale, ıspanak, badem sütü kalsiyum kaynağı olarak en sık tercih edilen besinlerdir. Bu noktada akla saydığımız besinlerin kalsiyum emilim oranları, günlük tüketilmesi gereken miktar ve bütçesel karşılığı gelmektedir. 1 porsiyon sütten alınan kalsiyum miktarını elde etmek amacıyla; yaklaşık 5 porsiyon badem, 8 porsiyon fasulye, 16 porsiyon ıspanak, 8 porsiyon brüksel lahanası… tüketilmesi gerekir ki bu pek de mümkün değildir. Kaldı ki badem sütünde doğal olarak kalsiyum bulunmamakta ve bu nedenle üretim esnasında ekleme yapılmaktadır.

Yazımızın şu anına kadar bahsetmek istediğim şudur ki primer veya sekonder laktoz intoleransı olmayan bireylerin süt ve süt ürünlerinden uzaklaşması doğru bir yaklaşım değildir. Peki süt ve süt ürünlerinin, yapılan çalışmalar eşliğinde ortaya atılan yararları nelerdir? Biraz da bu duruma değinelim.

Yüksek süt tüketimi, daha düşük kolorektal kanser insidansı (sıklığı) ve mortalite (hastalık) ile ilişkilendirilmiştir. Kesin olmamakla beraber, gebelik sırasında yeterli süt tüketiminin bebeğin doğum ağırlığı ve boy uzunluğuna olumlu yönde etki ettiği belirtilmiştir. Yine aynı şekilde çocukluk döneminde yeterli miktarda süt tüketiminin kemik-mineral içeriğini önemli ölçüde artırabileceği gözlemlenmiştir.

Son olarak yarattığı soru işaretlerini korumaya devam eden “kapalı süt mü açık süt mü” tartışmasına değinmek istiyorum. Biliyoruz ki üretim merkezlerindeki sütler; pastörize, UHT gibi ısıl işlemden ve sterilizasyon işlemlerinden geçerek raflarda yerini almaktadır. Bu durum sütün, sofralarımızda en az mineral kaybı ve güvenilir şekilde yer almasını sağlamaktadır. Bu nedenle güvenilir bir yerden temin edilmediği sürece, açıkta satılan süt ve süt ürünleri yerine kapalı sütün tercihe edilmesi sağlığımız için daha yararlı olacaktır.

Hazır yoğurt tüketimi de bilgi kirliliğine maruz kalan bir konudur. Kapalı süt ile evde yoğurt mayalanması istenilen bir durum iken hazır yoğurt almanın da risk teşkil ettiği söylenemez. Fakat hazır yoğurtların genelde ekşimemesi veya uzun süre bozulmadan korunması bazı soru işaretleri oluşturabilmektedir. Bu durumun temelinde, soğutma anlamında da gelişen ileri teknoloji ve bakteri dengesi bulunmaktadır. Yoğurdun içerisinde bulunan ve de yararlı olan laktobacillus bulcaricus isimli bakterinin azaltılması ve streptococcus thermophilus isimli bakterinin artırılması ile yoğurdun ekşi tadı azaltılacaktır. Bu işlem, fabrika koşullarında sağlığa uygun olacak şekilde mümkündür.

Umarım bu haftaki yazım bilgi kirliliğinin önüne geçen faydalı bir yazı olmuştur. Herkese sağlıklı günler dilerim.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ