ANNELERDE EMZİRME ÖZYETERLİLİĞİ
Emzirme sürecini ve etkinliğini olumsuz etkileyen nedenlerin başında annelerin kendilerini emzirme konusunda yeterli görmemeleri ve özgüven duymamaları gelmektedir.
Anneler belirli davranışların onları istendik sonuca götürebileceğine inanabilirler, fakat bu davranışı yürütebilme ile ilgili hissettikleri özyeterlilik düşük olabilmektedir. Örneğin, anne bebeğine mama vermekten kaçınması gerektiğine inanmaktadır. Fakat aynı zamanda süt üretiminin yeterliliği konusunda ve sütünün bebeğine yetip yetmediği konusunda karar veremiyorsa bebeğine mama vermemesi de olanaksızdır. Bu nedenle annenin emzirmeyi başarılı bir şekilde yerine getirebilmesi için hem belirli bir davranışın onları istendik sonuca götüreceğine inanmaları (örneğin emzirmeyi sürdürmek) hem de bu davranışı gerçekleştirme konusunda özgüvene sahip olmaları gerekmektedir.
Emzirme özyeterliliğini en çok etkileyen dört ana unsur vardır: emzirmeye ilişkin annenin önceki deneyimleri, emzirmeye ilişkin annenin başkalarından gördüğü örnekler, emzirmeye ilişkin çevrenin desteği ve emzirmeye ilişkin annenin psikolojik durumu.
Anne sütü, içeriğinin yeni doğanın gereksinimlerine göre değişmesi, enfeksiyonlara karşı koruyucu özellik taşıması, bebeğin fizyolojik ve psikososyal gereksinimlerini ilk altı ay tek başına karşılaması, ekonomik olması vb. özellikleri nedeni ile bebeklik döneminde en uygun besindir.Bebek ve çocuk sağlığı açısından anne sütüyle beslenmenin önemi tüm dünya ülkeleri tarafından kabul edilmesine karşın günümüzde dünya çapında yeni doğanların yaklaşık %39’unun yaşamın ilk altı aylık döneminde anne sütü ile beslendiği tahmin edilmektedir. Ve bu oran ne yazık ki oldukça düşüktür.
Sağlıklı bir gebelik sürecinden sonra dünyaya gelen bebekler için çoğul gebelikler de dahil olmak üzere ilk 6 ay anne sütü yeterli bir besin kaynağıdır. Bu düşünce anneye aşılanmalı ve emzirmeye teşvik edilmelidir.
Anne gerek kendi iç dünyasından kaynaklı gerek çevreden gördüğü tepkilerden kaynaklı sütünün yetmediğine kendini inandırdığı takdirde vücudunda süt üretimini ve salgılanmasını sağlayan prolaktin ve oksitosin hormonları azalacağı için biyolojik sorunlar başlayacaktır. Ve ne mi olacaktır? Boşuna dememiş büyüklerimiz “ Akla gelen başa gelir” diye. Bu hormonal değişiklik beraberinde sütün de azalmasına yol açacaktır. Ömür boyu üzerimizde bir bağışıklık zırhıymış gibi taşıyabileceğimiz anne sütünün mahrumiyeti bebeğin de annenin de sağlığını uzun vadede tehlikeye düşürecektir. Bu durumu yaşamamak için emzirme döneminde gerek annenin gerek babanın uzman görüşünü alması ve 2 yıl sürecek olan bu “altın” dönemleri doğru bir şekilde yönetmesi biz diyetisyenlerin şiddetle tavsiye ettiiği bir yaklaşımdır.
Unutmayalım ki beslenme anne sütüyle başlayıp 2 yıl sürse de (önerilen) anne sütünün koruyucu kanatları ömür boyu hayatımızda olacaktır. Sağlık ve bilim dolu günler dilerim.
- SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ HAKKINDAKİ GERÇEKLER - 3 Mayıs 2021
- DİYABET VE BESLENME - 13 Nisan 2021
- YAŞI İLERLEMİŞ BİREYLERDE B12 TAKVİYESİ GEREKLİ MİDİR? - 29 Mart 2021
- YEME BOZUKLUKLARINDA BESLENME - 14 Mart 2021
- OMEGA 3 YAĞ ASİDİNİN İNSAN SAĞLIĞINDA ÖNEMİ - 28 Şubat 2021
- MİGRENDE BESLENME - 28 Şubat 2021
- COVID-19 VE ANNE SÜTÜ - 28 Şubat 2021
- ANNELERDE EMZİRME ÖZYETERLİLİĞİ - 15 Ekim 2020
- FODMAP DİYETİ NEDİR? NE ZAMAN VE NASIL UYGULANIR? - 28 Eylül 2020
- İRRİTABLE BAĞIRSAK SENDROMU’NDA BESLENME - 12 Eylül 2020