ATATÜRK’Ü ANLAMAK
Dünya tarihi, çağlar boyunca üstün nitelikli askerlerin, yüksek yetenekli devlet adamlarının etkin yaşamlarını dile getirir; fakat, asker ve devlet adamı nitelik ve yeteneklerini bir bütün olarak kendi kişiliğinde toplamış bulunan, pek az örnek insanın varlığından söz eder. Atatürk, bu müstesna insanlardan biridir.
Atatürk; gerek muharebe meydanlarında, gerekse sosyal, siyasal alanlarda milletine ve ordusuna örnek olmuş, onu en ümitsiz muharebelerden ve dünya bunalımlarından zaferler derleyerek çıkarmış, yenilmiş, yıkılmış, her şeyi elinden alınarak çökertilmiş, harap edilmiş bir devlet enkazından kuvvetli, hatırı sayılır, yepyeni bir Cumhuriyet kurarak, tarihin şanlı sayfalarına geçmiş yüce bir lider, bir dahi, bir başkomutandır.
Cephelerde; en ümitsiz anlarda O, mutlaka bir aydınlık yol bulup, kesin karar ve cüretli icraatla ümitsizliği ümide, çaresizliği çareye, mağlubiyeti zafere çevirmesini bilmiştir. Çanakkale’de, Sakarya’da en buhranlı anlarda birliklerine verdiği emirlerle zaferler kazanmıştır.
Atatürk’ün yetişme tarzı, mesleki özgeçmişi, aile kökeni ve içinde yetiştiği ortam, ideolojik kökenli sistemlerde bu hareketlere liderlik etmiş kimselerden, O’nun pek çok noktalarda ayrıldığını ortaya koymaktadır. Atatürk Milli Mücadele davasına, ulusa olan sonsuz güveni ile başlamış ve Amasya genelgesi ile “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” formülünü getirmiş, ulusunu haksızlık ve esarete karşı harekete geçirmiştir. Kendine özgü bir renk ve karakter taşıyan Milli Mücadelenin başarısında ulusa olan inançla hareket edilmiş, ulusal bağımsızlık davasına hem meşruluk kazandırmış, hem de güç kazanılmasında başlıca etken olmuştur.
Atatürk, milleti için yaptığı her şeyin, halkı ile uyum halinde olabilmesi amacı ile Türk Milletinin hayatına ve geçmişine ağırlık vermiş ve Türk tarihini özellikle incelemiştir. Yıkılan Osmanlı Devleti’nin yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bütün teşkilâtı, kurumları, kültürü, iç ve dış politikası ile zamanın istek ve gereksinmelerine uymak zorunluluğundaydı. Bunu başarabilmek, ancak milleti çağdaş kültür seviyesine eriştirmekle ve Atatürkçü Düşünce Sistemi içerisinde akılcı yaklaşım, bilim ve teknoloji ile mümkündü. Mustafa Kemal Atatürk, gerçek kurtuluşun, bilimde ve akılda aranması gerektiğini en iyi gören ve bu konuda çok köklü atılımları gerçekleştiren bir liderdir. Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Atatürk’ün “Asıl iş şimdi başlıyor.” Sözleri ile ulusal hareketin ikinci ve belki de esas aşaması olan çağdaşlaşma hamlesine hız verdiğini görüyoruz. Zaten Atatürk’ün evrensel niteliklerinden biri de çağdaşlaşma lideri olmasıdır.
Atatürk, milletin tarihî seyrini değiştirebilecek üstün meziyetleri sayesinde, memleketi askerî ve siyasî zaferlerle uçurumun kenarından kurtarmıştır. Dünya tarihinde, her türlü imkânsızlığa rağmen inandığı fikri tatbik sahasına dökmüş. “Ya istiklâl, ya ölüm!” parolası ile bir Millî Mücadele kazanmış, arkasından yepyeni hüviyette bir çağdaş millet ve devlet yaratmış adam azdır. İçinde bulunduğu şartları değerlendirmede, engelleri ortadan kaldırmada gösterdiği büyük başarı, Atatürk’ün ayrı bir özelliğini teşkil etmektedir.
Diyebiliriz ki Atatürk, Türk toplumunda sadece çağdaşlaşma gereğini gördüğü için değil, bu çağdaşlaşmayı en kısa zamanda gerçekleştirecek yolu gösterdiği için ve nihayet çağdaşlaşmaya engel olan etkenleri cesaretle bertaraf ettiği için büyüktür. Esasen “Modern Türkiye’nin Kurucusu” sıfatını da işte bu büyüklüğünden almaktadır.
Atatürk, Büyük Nutkunda da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında temel prensip olarak bilim ve tekniğin esas alındığını dile getirmektedir. “Milletimizin siyasî, sosyal hayatında milletimizin fikrî terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır” demekle, bilim ve teknolojinin kullanılacağı diğer alanlara da işaret etmektedir.
Muharebe meydanlarının yenilgi bilmeyen dâhi komutanı bir konuşmasında, “Arkadaşlar bundan sonra çok mühim zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zaferler süngü zaferleri değil, iktisat ve ilim zaferi olacaktır. Askerî zaferlerimizle mağrur olmayalım. Yeni ilim ve iktisat zaferlerine hazırlanalım” demek suretiyle bilimin toplum açısından anlam ve önemini dile getirmiştir. Atatürk bilimin önemi olarak “ilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.” demektedir.
Türk toplumu Atatürk’ün gösterdiği bu yüce hedef yönünde bilim ve teknoloji alanında iddiasını ortaya koymalı ve bu hedeflerin gerçekleşmesi için O’nun 10’uncu yıl nutkunda da belirttiği ve özlemini duyduğu, Türkiye’nin geleceğindeki parlak durum bir an önce yakalanmalıdır. Atatürk’ün çağdaşlaşma yöntemi “Az zamanda çok büyük işler yapmak” esasına dayanmaktadır. Bu da ancak bilim ve teknolojinin öncülüğünde olabilir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki,
O’nun devlet adamlığı ve devlet kuruculuğu nitelikleri bu dönem içinde siyasî, sosyal, kültürel ve özellikle ekonomik alanlarda yaptığı reformlarda görülecektir. O; bu ikinci savaşın birincisinden daha zor olduğunu; “ülkemizi bir çember içine alıp dünya ile ilişkimizi kesemeyeceğimizi, aksine ilerlemiş ve uygarlaşmış bir millet olarak medeniyet alanı üzerinde yaşayacağımızı söylüyordu.” Devlet kuruculuğundaki üstün başarısını sağlayan temel haslet dayandığı ilkelerdeki tutarlılık ve bunları da gerçekleştirmesindeydi.
Türk Milleti için bağımsızlık, saygınlık, seçkinlik ve üstünlük sağlama çabası veren Ulu Önder Atatürk; “Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” diyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak gibi büyük bir hedef belirtmiştir. Bu kadar güçlü bir devlet adamının kurduğu köklü ve Türk’e özgü devlet, her gün daha uygar daha mutlu olarak yaşayacaktır.
Dünyanın az yetiştirdiği devlet adamı ve kahramanlardan biri olan Mustafa Kemal Atatürk, “insanlık ülküsünün açık ve seçkin önderi ve Türk ulusunun uygarlık güneşi” olarak yaşadı ve yaşayacaktır.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 82. yılında rahmet ve minnetle anarken, bütün ömrünü hizmetine verdiği Türk Milleti ile beraber, onun huzurunda ta’zim ile eğiliyoruz.
“VATAN VE MİLLET SANA MİNNETTÂRDIR.”
- KELİMELER, MEDENİYETLERİ İNŞÂ EDEN YAPI TAŞLARIDIR - 10 Ocak 2021
- 2020’NİN ARDINDAN - 26 Aralık 2020
- MUHTAÇ OLDUĞUMUZ İLAÇ “HOŞGÖRÜ” - 9 Aralık 2020
- KİTABA ve OKUMAYA ADANAN BİR ÖMÜR, ALİ EMÎRÎ EFENDİ - 23 Kasım 2020
- ATATÜRK’Ü ANLAMAK - 9 Kasım 2020
- CUMHURİYET ERDEMDİR - 26 Ekim 2020
- MEDYA VE SUBLİMİNAL MESAJ SORUNSALI - 3 Ekim 2020