KELİMELER, MEDENİYETLERİ İNŞÂ EDEN YAPI TAŞLARIDIR
İnsan denilen varlığa yüce yaratıcı tarafından bahşedilen en önemli özelliklerden birisi dil ve konuşma istidâdıdır. Bu sayede insan birbiriyle konuşur, anlaşır ve ünsiyet bağı oluşturur. Dil sayesinde kendini, çevresini ve toplumu anlamlı bir şablona oturtur, ifade etmeyi başarabilir. Toplumu meydana getiren unsur olan insanın varlığı dil ile mümkün olduğu gibi, toplumların varlığı da ancak dil ile mümkün olabilir. Dil yoksa toplum da yoktur. İnsan dili sayesinde mensup bulunduğu kültür ve medeniyete has eserler ortaya koyabilir. Bu şekilde bir kültür meydana getirebilir.
Günümüzde her konuda olduğu gibi kültür ve medeniyetimizde yozlaşmalar görüldüğü gibi, dilimizde de çok önemli derecede yozlaşmaları fark etmekte ve her gün belki bir yenisine daha şahit olmaktayız. En başta iş yeri tabelalarının belki kâhir ekseriyetinin yabancı dilde kelimelerden meydana geldiğini görüyoruz ve bazen bu öyle bir hâl alıyor ki, Türkiye’de miyiz, yoksa yabancı bir ülkede miyiz diye hayret ediyoruz değil mi? En büyük ve en muhteşem iş yerlerinden en küçüğüne kadar hemen her sektörde bunlara rastlamamız mümkün. Bunlar bize, toplumumuzun kültürel mânâda yozlaşmasının ve belki bir komplekse girmesinin tezâhürünü işaret ediyor bana göre.
Sadece bu değil tabi, toplumumuzun özellikle de gençliğimizin kullandığı dile bakıyoruz. “Oha oldum yani” gibi ne idüğü belirsiz ve anlamsız kelime ve cümlelerden oluşan misallerle hemen her gün karşılaşıyoruz. Giden misaifirimize “güle güle” demek yerine “bay bay” derken, asırlardır milletimizin kullandığı “cevap” kelimesi yerine tamamen uydurulmuş “yanıt” kelimesini kullanmaktan çekinmiyoruz. Belli başlı bir otelimize “Büyük Otel” demek yerine, “Grand Hotel” diyoruz meselâ. Yozlaşma o boyutlara ulaştı ki, çok uzağa gitmeye gerek kalmadan bundan kırk belki elli sene önce matbuatta çıkan yazıları anlayamaz hâle geldik. Arık dedesiyle anlaşamaz konuma geldi insanımız maalesef. Bugün hemen her toplantının başında gururla okuduğumuz, millî şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy’un kaleme aldığı İstiklâl Marşı’mızı bile anlamaktan âciz durumda vatandaşımız, özellikle de gençliğimiz. Hakîkaten içler acısı bir vahâmetle muhatabız bu mânâda.
Hele ki son on senede özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması ve herkes tarafından kullanılır hâle gelmesi ile, sosyal medya dili denilen bir müstakil dil bile oluştu denilebilir. Bu durum öyle bir hâl aldı ki, neredeyse “gençliğin dilini anlama kılavuzu” diye bir kılavuz veya lügat yazılabilir durumla karşı karşıya geldik. “likelamak”, “favlamak”, “stalk”, “troll” ve “hashtag” gibi, sosyal medyayla doğmamış doğmamış kuşağın bilmediği jargonları hemen her gün kullanıyoruz. Gençler artık sosyal medyada “wth”, “bro”, “omg”, “rt” gibi pek çok kısaltmaları kullanarak kendi aralarında konuşuyor. Hele bir de emoji denilen işaretler var ki onlar tamamen konuşmayı ortadan kaldırmaya başladı. Bütün bunlara dilimiz ve kültürümüz açısından baktığınızda, ey millet! Bu gidiş nereye? Diye sormadan edemiyoruz. Âdetâ “bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyâmete” cümlesi gerçekleşiyor artık farkında olalım lütfen.
Şunu önemle belirtmek isterim ki dil, kültürü meydana getiren yegâne unsurdur. Herhangi bir yabancı dili öğrenirken bile, öğrendiğiniz dilin kültürüyle de etkileşim içerisine girersiniz ve mutlaka o kültürden farkında olarak veya olmayarak bir şeyler alırsınız. Dil, ve onu oluşturan kelimelerin millî oluşu bizim en başta konuşmamıza, iletişim kurmamıza, arkadaşlığımıza, dostluğumuza, giyimimize, kuşamımıza, inşâ ettiğimiz binâlara, iş yerlerimize, evlerimize ve evlerimizde kullandığımız eşyalarımıza varıncaya kadar hayatımıza taalluk eden hemen her noktaya nüfuz etmektedir.
Ve’l-hâsıl-ı kelâm, bu ülkede doğmuş, yaşamını sürdüren ve de tâbiri câizse âcizâne biraz mürekkep yalamış bir vatandaş olarak tüm bunların farkında olalım ve lütfen dilimize ve onun oluşturduğu kültürümüze sahip çıkalım derim. Yoksa ki yozlaşma gittikçe devâsâ boyutlara ulaşıyor bilgimiz olsun dostlar. Unutmayalım ki, “kelimeler, medeniyetleri inşâ eden yapı taşlarıdır.”
Kalın sağlıcakla…
- KELİMELER, MEDENİYETLERİ İNŞÂ EDEN YAPI TAŞLARIDIR - 10 Ocak 2021
- 2020’NİN ARDINDAN - 26 Aralık 2020
- MUHTAÇ OLDUĞUMUZ İLAÇ “HOŞGÖRÜ” - 9 Aralık 2020
- KİTABA ve OKUMAYA ADANAN BİR ÖMÜR, ALİ EMÎRÎ EFENDİ - 23 Kasım 2020
- ATATÜRK’Ü ANLAMAK - 9 Kasım 2020
- CUMHURİYET ERDEMDİR - 26 Ekim 2020
- MEDYA VE SUBLİMİNAL MESAJ SORUNSALI - 3 Ekim 2020