Hacivat-Karagöz yetim kaldı.
Mahmut Hazım Kısakürek sahneyi terk etti. Ekin dünyamız gerçek bir sanat adamını daha yitirdi. Baki kalan kubbede hoş bir seda bırakarak aramızdan ayrıldı. Son ana kadar hayata tutunmaya çalıştı. Tüm zorluklara rağmen küsmedi. Yılmadı. Kaçmak, içine kapanmak, hayata küsmek yerine mücadeleyi seçti. Öncelikle ailesinin sonrasında da kültür-sanat camiasının başı sağolsun… Sağlık problemi yaşadığı uzun soluklu bu mücadelesinde; ilk günden beri Dr.Haluk Uygur yanındaydı. Çok iyi bir dost, iyi insan ve hekim olan Dr.Haluk Uygur’a öncelikle teşekkür ediyorum.
Kültür-Sanat camiasının vefasızlığı ise bilinen bir gerçek. Bugün herkes sosyal medyadan döktürüp başsağlığı dileyecek. Ne kadar
sevdiklerini, sanat camiasına katkılarını anlatacaklar. Ne kadarı samimi, ne kadarı içten, ne kadarı yüzeysel! Elimizde tartı yok…
Ancak ateş düştüğü yeri yakıyor. Geriye dönüp baktığımızda; ‘DAHA ÖNCELERİ NEREDEYDİNİZ?’ türküsünü acı acı da olsa dillendirmek gerekiyor.
Işıklar içinde uyusun. Onurlu ve dik bir adamdı… Sağlık problemleri nedeniyle uzun soluklu bir mücadeleye girmişti. Zor anlarında yanında sadece ailesi, birkaç dostu ve Dr.Haluk Uygur vardı… Eşi Perişan Kısakürek; gecesini gündüzüne kattı. İlk gün nikah masasında verdiği, “Hastalıkta ve sağlıkta” sözünü tuttu. Bir hasta bakıcı çalışkanlığında, bir doktor hassaslığında, of deyip kırıp-incitmek istemeyen bir eş titrekliğinde, bir anne şefkatinde 7/24 yanında oldu. Elini bırakmadı, son anlarına tanıklık etti. Örnek gösterilecek bir vefa, parmakla gösterilecek bir emek ve bitmek
tükenmek bilmeyen bir enerji ve sabırla yoldaşlık yaptı. Mahmut abi, onuruna düzenlenen geceye sedyeyle katılmıştı. Nihayetinde beklediği sonun yakın olduğunu görüp, oğlunun mürüvvetini görmek istedi. O düğüne tekerlekli sandalye ile katılmış, mutluluğa kadeh kaldıramamanın üzüntüsünü içten içe hissetmiş, hayatın kendine hazırladığı sona acı acı gülmüştü. 42 yılını yurt içi ve yurt dışı tiyatro gruplarında, çeyrek aşırı da
Karagöz ustası olarak geçiren Kısakürek; her türlü zorluğun üstesinden gelmeyi bildi. Acı ve kahır dolu hastalıklı döneminde bile hayata küsmedi.
Ziyaretine gelen sanata hevesli, bu yolda yürümek isteyen, öğrencilik aşamasında olan gençlere; hasta yatağında öğüt vermeye devam ediyor,
bilgi aktarmaya çalışıyordu. Bastonla yürürken de, tekerlekli sandalyede de Hacivat-Karagöz’e hayat vermeye devam etti. Gölge sanatına yaptığı katkılar asla inkar edilemez. Uzun uzun sohbetimiz, çilingir sofrasında buluşmuşluğumuz vardı.
Ancak ölüm kaçınılmaz bir gerçek.
Covid olmuş, uzun süredir çektiği diğer rahatsızlıklar olmuş ne farkeder?
Önemli olan bir kültür adamının; bilgi birikimiyle topluma bir şeyler
vermeye çalışmış, hayatını tiyatronun tozlu sahnelerinde geçirmiş bir
ADAM’ın aramızdan ayrılması…
O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gidiyorlar…
Çok üzgünüm… Başımız sağolsun…