Avukat – Uzman Arabulucu Nadir Bora : Süresiz nafaka, ömür boyu ödeme yükümlüsünün sırtından kaldırılmalı
Avukat – Uzman Arabulucu Nadir Bora, boşanma davaları, mal paylaşımı ve aile içi şiddetin kanundaki yeri ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
“Boşanma davaları uzun sürmektedir. Boşanmanın diğer unsurları olan velayet, nafaka ve müşterek çocuklarla kişisel ilişki kararları vs. tarafların boşanmalarından sonra verilebilir. Ayrıca evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallar zorunlu arabuluculuk yoluna tabi tutulması gerekmektedir.”
- Boşanma davası hangi mahkemede açılır? Boşanmada kaç türlü dava vardır?
Hukukumuzda, Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma gerçekleştirilebilmesi için açılacak olan dava, mahkemelerin yetkisi bakımından, eşlerin son 6 ay içerisinde birlikte yaşadıkları yerde bulunan Aile Mahkemesine açılır. Boşanma sürecinde hukuki anlamda iki farklı dava türü bulunur. Bunlar; Anlaşmalı Boşanma ve Çekişmeli Boşanma olarak ikiye ayrılır.
Anlaşmalı boşanmalarda eşler boşanmanın maddi ve manevi tüm sonuçlarında uzlaşma içerisinde, bir protokol dâhilinde boşanmaktadır. Diğer bir tabirle adından da anlaşılacağı üzere eşlerin, boşanma ile ilgili her konuda anlaştıkları boşanma davası türüdür. Bu davada uzlaşılan konular, boşanma protokolünde açıkça belirtilir. Her iki tarafın mahkemede hâkim huzuruna çıkması şarttır. Yine anlaşmalı boşanmada eşlerin en az 1 yıl evli kalması şartı vardır.
Çekişmeli boşanmalarda ise, taraflardan birisi boşanma yönünde irade sergilemeyebileceği gibi; her iki eş boşanmak istese de boşanmanın hukuki sonuçları üzerinde ihtilaf olabilmektedir. Evlilik birliğini temelinden sarsan durumlar kanunda gösterilmediğinden Yargıtay Karaları ile bazı durumların evlilik birliğini temelden sarstığı kabul edilir. Bu minvalde boşanma sebepleri Türk hukukunda yeniden düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre eşlerin boşanması ancak bir mahkeme kararıyla mümkün olup; kanunda sayılan sebepler haricindeki bir sebebe dayanarak eşlerin boşanması mümkün değildir. Bu sebepler genel ve özel sebepler olarak iki ayrı sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Düzenlemeye göre boşanma sebepleri yalnızca şunlardır.
- Akıl Hastalığı: Eşlerden birinin akıl hastalığının olması, neslin sağlıklı devamı beklentisini engelleyebilir. Bu sebeple akıl hastalığı kanunda boşanma sebebi sayılmıştır. Akıl hastalığına rağmen yapılan evlilik, iptal edilebilir. Kanuna göre, akıl hastalığının boşanma gerekçesi olması için hastalığın 3 yıldır devam etmesi ve iyileşmenin mümkün olmaması şartı aranır.
- Aile Müdahalesi: Eşlerden birinin ailesinin, evlilik birlikteliğini sarsacak şekilde eşlerin müşterek hayatına müdahale etmesi, boşanma sebebi olabilmektedir. En sık karşılaşılan durumlardan birisidir.
- Aşırı Kıskançlık: Kabul edilebilir ölçüde kıskançlık, elbette ki evlilik müessesini güçlendirirken, aşırı kıskançlık ta tarafların boşanma sebebi olabilmektedir.
- Cinsel İlişkiden Kaçınma: Cinsel birliktelik, evliliğin eşlere yüklediği yükümlülüktür. Sağlık sorunu olmaksızın cinsel ilişkinden isteyerek kaçınma, “kusur” olarak kabul edilmektedir. Bu durum da haklı boşanma sebebi olmaktadır.
- Terk Etme: Eşlerden birinin ortak ikametgâhı terk etmesi, haklı boşanma sebeplerinden biridir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, evi terk eden eşin evlilik sorumluluğundan kaçmak üzere evi terk etmesidir. Zorunluluk halinde evin terk edilmesi, boşanma sebebi değildir.
- Cana Kast Etme veya Kötü Muamele: Medeni Kanun’da boşanma sebeplerinden biridir. Cana kast, öldürmeye teşebbüstür. Kötü muamele ise, fiziksel ve psikolojik şiddettir. Mesela; işkence, fiziki şiddet, sıra dışı cinsel ilişkiye zorlama, sokağa atma, aç bırakma ve korkutma gibi eylemler, acı ve ızdırap vericidir. Bu sebeple boşanma sebepleri arasında önemli bir yer tutar.
- Zina ya da Aldatma: Zina, evli bir erkek ya da kadının başka biri ile cinsel ilişkiye girmesidir. Boşanma söz konusu olduğunda zina ya da aldatmanın kiminle yapıldığı önemli değildir.
- Suç İşleme: Yüz kızartıcı suçlar, boşanma sebebidir. “Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme” olan cürümler; hırsızlıktan kaçakçılığa, rüşvetten dolandırıcılığa, ihtilastan zimmete, tecavüzden sahtekârlığa kadar geniş bir yelpazede suç olarak kabul edilen eylemlerdir.
- Şiddet: Fiziksel şiddet, hem boşanma sebebidir hem de cezai işlem gerektirir. Fiziksel şiddete maruz kalan eş, sağlık kontrollerinden geçerek adli rapor alabilir, suç duyurusunda bulunabilir, ve boşanma davası açabilir. Evlilik birliğini temelden sarsan şiddetin boşanma davası konusu olabilmesi için boşanma davası açılmadan uygulanmış olması şarttır. Boşanma davası sonrası şiddet uygulanmışsa, tazminat söz konusu olabilir.
- Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Gerçekleşir?
Mal paylaşımı, tarafların evlilik tarihinden sonra, eşlerden birinin veya her ikisinin edindiği tüm mülkler, “evlilik mülkü” olarak kabul edilir. Bu mallar eşit bölüşmeye tabidir. Esasen boşanma, çiftlere bazı sorumluluklar yükler. Bunlardan biri bu adil mal paylaşımıdır. Boşanan eşlerin, yasal mal varlıkları doğrultusunda mal paylaşımı yapmaları gerekir. Eşler arasında boşanmada mal paylaşımı sözleşmesi varsa, bu sözleşme dikkate alınır. Lakin bu tür bir sözleşmenin yapıldığına genellikle şahit olunmamaktadır. Çünkü evlilik birliği sağlanırken taraflar arasında sözleşme yapılması, değer ve kültürlerimiz açısından taraflar arasında bir güvensiz olgusunu beraberinde getirmektedir. Sözleşme yoksa mal paylaşımı hukuku gündeme gelir. Yani kanunlarımız nezdinde kişisel mallar hariç, evlilik birliğinin kurulmasıyla edinilen tüm mallar eşit şekilde paylaştırılır.
Öte yandan açılacak dava ile birlikte, evlilik birliği içerisinde alınan ortak ev, arsa vs. gibi mallar mahkemeden alınacak tedbir kararlarıyla beraber satışı engellenir. Böylelikle diğer eşten mal kaçırma gibi girişimlerin önüne geçilmiş olur. Öte yandan boşanmada düğün takılarının kime ait olduğu, boşanma davalarında sık karşılaşılan sorunlardan biridir. Yargıtay, bu konuda net bir içtihat oluşturmuştur. Buna göre, düğün takıları, ziynet eşyaları ve düğünde takılan paralar, kadına aittir. Yargıtay’ın bu konudaki kararı; “Aksine anlaşma ya da o yöreye özgü örf-adet kuralı yoksa ziynetler de takı paraları da kadına aittir” kararı vermiştir. Bu karara göre boşanmada düğün takıları kadına verilir. Öte yandan, boşanma davasında ziynet eşyaları da istenebilir.
Diğer bir hususla boşanma davasından sonra açılan Mal Rejimi, Katılma Alacağı vs. dava türleri de yıllarca sonuçlanmamakta, taraflar ekonomik olarak çöküntüye uğramaktadır. Evlilik içerisinde ortak alınan ev ya da arabadan elde edilecek fayda taraflarca değerlendirme imkânı bulunamamaktadır. Dava açılmadan önce iradilik ilkesi gereği arabuluculuk müessesesine başvuru zorunlu hale getirilmesi bir nebze de olsa gerek yargının yükünü hafifleterek, tarafları ekonomik olarak refaha kavuşturmak suretiyle ihtiyaçlarını karşılayacaktır.
“Süresiz nafaka, ömür boyu ödeme yükümlüsünün sırtından kaldırılmalı, bir geçim kapısı olarak görülmemelidir. Aksine nafaka alacaklısının iş hayatına ve üretim çarkına entegre edilmesi, sosyal devlet anlayışı desteklenmesi gerekmektedir.
- Boşanma Davasında Neler Talep Edilebilir? Nafaka Nedir? Nasıl Tahsil Edilir?
Boşanma davasında davacı öncelikle Aile Mahkemesinden boşanmaya karar verilmesini, yani boşanmanın kabulünü istemesi gerekmektedir. Bununla birlikte zararı oranında maddi ve manevi tazminatın karşı taraftan kendisine ödenmesini mahkemeden isteyebilecektir. Müşterek çocuk varsa dava sonlanana kadar hâkimden tedbir nafakası isteme hakkı vardır. Öte yandan velayet te davanın devamında ve sona erdikten sonra olmak üzere ayrı ayrı talep edilecektir. Geçici velayet sahibi taraf, dava sonundan itibaren başlamak üzere de katılım nafakası (İştirak) istenecektir. Davacı, kendisi için de dava devam ederken tedbir nafakası isteyebilecektir. Dava sona erdikten sonra tedbir nafakasının yine yoksulluk nafakasına çevrilmesini talep edebilir. Bu minvalde nafaka borçlusu, nafakayı ödememesi halinde nafaka alacaklısı, icra dairesine başvurarak nafakayı cebr-i icra yolu ile tahsil edebilir. Yine nafaka borçlusunun icra kabiliyeti yok ise, diğer bir tabirle borca batık bir durumda ise nafaka alacaklısının şikâyet yoluna gitmesi suretiyle nafaka yükümlüsüne tazyik (disiplin) hapsi kararı verilmesini mahkemeden isteyebilir.
Nafaka bilindiği üzere zaruret halinde bulunan kişiye, hayatına idame ettirebilmesi ve temel gereksinimlerini karşılaması amacıyla yapılan parasal yardımdır. Beslenme, geçindirme, çıkma ve sarf etme anlamlarına gelen infak sözcüğünden türetilmiş olan nafaka; muhtaç durumda bulunan karı ve kocanın birbirlerine, üstsoyun altsoya, altsoyun üstsoya, kardeşin kardeşlerine karşı yardım yükümlülüğü olarak tanımlanabilir. Nafaka alacağı öncelikli alacaklardandır, esasen kamu düzenine ilişkindir. Bir başkasına devredilemez, üzerine rehin tesis edilemez, takas edilemez, önceden ibra edilemez, önceden feragat edilemez ve haczedilemez özelliği ile diğer alacaklardan farklı ve önceliklidir. Çünkü bir hayatın devam ettirilmesi söz konusudur. Medeni Kanunumuza göre dört çeşit nafaka mevcuttur. Bunlar:
- Tedbir Nafakası: Boşanma davası açılmadan önce veya açıldıktan sonra herhangi bir eşin veya 18 yaşından küçük çocukların (Ergin olmayan) geçinmesini sağlamak üzere taraflardan birine hükmedilen nafaka türüdür. Boşanma davası devam edene kadar varlığını sürdürür.
- Yardım Nafakası: Yardım nafakasının boşanma davası veya evlilik ile bir ilişkisi yoktur. Bir kimsenin, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoyu ile kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir.
- İştirak Nafakası: Boşanma davası neticesinde müşterek çocukların velayeti kendisinde olmayan eş aleyhine çocuğun giderlerine katılmasını sağlamak üzere hükmedilen nafakadır. Bu nafaka türe müşterek çocukların ergin olma yaşına kadar devam eder. Bu nafaka türünde eşlerin kusur durumunun hiçbir önemi yoktur. Bu nafaka türündeki amaç ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık barınma, eğitim vs. giderlerine velayet kendisine verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaktır. Mahkeme tarafından daha önce tedbir nafakası adı altında ödenmesine karar verilen nafakanın boşanma ya da ayrılık kararının kesinleşmesi ile birlikte iştirak nafakası şeklinde ödenmesine karar verilir. İştirak Nafakası kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi ya da mahkeme kararı ile ergin kılınması sureti ile son bulur.
“Aile içi şiddet hızla önlenmeli, taraflara danışmanlık ve psikolojik destek sağlanmalı, uzaklaştırma kararları hakkaniyete uygun ve sıkı denetlenmelildir.”
- Aile içi şiddet son yıllarda çok arttı. Bu konu ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Sosyal bir kurum olan aile, medeni hukuk ve toplum bilim açısından, aynı çatı altında yaşayan anne, baba ve çocuklardan oluşan bütündür. Ailenin taşıdığı önem dikkate alınarak, hemen hemen tüm ülkelerde aileyi korumaya yönelik birtakım önlemlere başvurulmuştur. Türk hukukunda da aile, anayasal koruma altına alınarak en üst seviyede koruma altına alınmıştır. Gerçekten de 1982 Anayasa’sında “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasındaki eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” şeklindedir.
Yürürlükteki mevzuatlar ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun vs. olmak üzere birçok sayıda hukukumuza girmiş veyahut çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Toplumsal hayatın her alanında görülen şiddet olgusu, en ciddi ve olumsuz etkilerini aile içerisinde gösterir. Zira şiddet uygulayan ile şiddet uygulanan kişinin aynı aile içerisinde olması, şiddet nedeni ile yaşayacağı travmanın daha ağır sonuçlar meydana getirmesine sebep olmaktadır.
Aile içi şiddet, eşlerden birinin, aile içinde eşi veya çocukları üzerinde uygulamakta olduğu fiziki zor, akla gelmektedir. Ne var ki Türkiye’de aile içi şiddet denince genelde erkeğin kadına uyguladığı fiziksel veya psikolojik zor akla gelmektedir. Lakin erkeğe karşı uygulanan şiddetin de varlığını inkâr etmek yerinde olmaz. Devam etmek gerekirse eşe karşı kullanılan şiddet, belli bir bölge veya coğrafyanın sorunu olmaktan öte, bütün dünyada yaygın olarak görülen bir vakıadır. Aile içerisinde şiddete maruz kalan taraf, şiddet uygulayan bireylerce, dayak, psikolojik-duygusal şiddet, cinsel ve ruhsal saldırı vs. türlerine maruz bırakılmaktadır. Fiziken ve ruhen genelde zayıf olan bireyler ya da ekonomik olarak da zayıf olanlar, şiddet sonrası da aile içerisinde şiddet ortamında kalmaya zorlanmaktadır.
SON OLARAK; 7/24 Medya ailesi ile röportajımızı 1976 sayılı bir Yargıtay Kararını paylaşarak, sözlerime son vermek istiyorum. Adaletle kalın…
“Hâkim; insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalpler içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa insan kokusu taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır.”
RÖPORTAJ : ÖZLEM PEKDURANER