Adana Arıcılar Birliği Başkan Yardımcısı Şükrü Gedik : Arı varsa hayat var.
Değerli okuyucularımız, ekosistem ve tarım için büyük bir öneme sahip olan arıcılığın önemi, ekonomi ve istihdama etkisi, arıcıların yaşadıkları sorunlar ile ilgili Adana Arıcılar Birliği Başkan Yardımcısı Şükrü Gedik ile yaptığımız röportajı keyifle okumanızı dileriz.
- Adana’nın arıcılıkta yeri hakkında biraz bilgi verir misiniz.
İlimizde arıcılık 15 ilçe genelinde yaygın şekilde yapılmaktadır. Arıcılar Birliğine kayıtlı üye arıcı sayımız 2334 kişi ve bunun 212 si kadın arıcıdır. İlimize bağlı arıcıların 500 bin kovanda bal üretimi yaptığı kentte 2023 yılında 14 bin 293 ton 2024 yılında ise yaklaşık 14 bin 500 ton bal üretildi. Bal üretiminde ilk sıralarda yer alan Adana’da 2 büyük önemli tesis yer almaktadır.
Adana coğrafi konumu ve zengin bitki örtüsü ile arıcılıkta önemli bir yere sahiptir. Arı kışlatması için il dışı arıcılara ev sahipli yapmaktadır.
Arıcılarımız önce narenciye bahçelerinde yılın ilk hasadını Mayıs ayında hemen arkasına ayçiçeği tarlalarına yerleştirdikleri kovanlarından ikinci hasatlarını elde ederler. Yaz aylarında ise Toroslardaki yaylalara çıkarak hasatlarına Ekim ayına kadar devam ederler.
- Arıcılıkla ilgili olarak; lokalde Adana’da, genelde ülkede arıcılar ne tür sorunlarla karşılaşıyorlar?
İlimiz tarım faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı önemli bir bölgedir. İlk olarak 2015 yılında zirai ilaçlara bağlı arı ölümleri gündeme gelmiştir. Birçok arıcımızın zarar gördüğü bu durumda arıcılık Adananın özellikle güney kesimlerinde yapılamayacak hale gelmiştir. Zirai ilaçtan kaynaklı ölü arı numuneleri alarak Laboratuvar sonuçlarında zehir etkisi belirtilince 2018 yılında bununla ilgili olarak, Adana Arıcılar Birliğimiz; Bakanlığımız, Tarım İl Müdürlüğümüz ve Merkez Birliğimiz ile geniş çaplı bir Arı Çalıştayı yaptı. Sonrasında yasaklı ilaçların önüne geçildi ve arı ölümleri ciddi oranda azaltıldı.
Bal arıları kutuplar hariç dünyanın her yerinde yaşayabilmektedir. Yaşamları için gerekli olan her türlü gıda doğadaki çiçekli bitkilerde mevcuttur. Arılar %100 doğaya bağlı canlılardır. Doğada meydana gelebilecek olası her türlü olumsuzluk arıların yaşamını etkileyecektir.
- Arıların doğanın döngüsü üzerindeki önemi konusunda neler söylemek istersiniz?
Arıların varlığı yaşam için, doğa için son derece önemlidir. Bitkilerin tozlaşmasını sağlayan en önemli canlılar arılardır. Hem sağlık hem de ekonomik açıdan saymakla bitmeyecek faydaları vardır. Kahvaltı sofralarının vazgeçilmez ürünü olan balı üretmelerinin yanı sıra doğanın, ağaçların, oksijenin devamlılığında büyük rol oynarlar. Arılar, çiçeklere polenleri dağıtarak bitkilerin, ağaçların meyve vermesine, tohumlarını dağıtmasına olanak sağlarlar.
Arılar, polenleri bir çiçekten diğerine taşıyarak doğanın sağlığı için çok önemli bir unsur olan farklı bitki türlerinin varlığını garanti ederler. Yediğimiz meyve ve sebzelerin büyük bir kısmına arılar sayesinde sahip oluruz. Kısacası, onları korumamızın tek sebebi sadece bal üretmeleri değildir.
Arılar olmazsa sadece bitkisel ürünlerin değil, et, süt, yumurta gibi hayvansal ürünlerin üretimi de kısıtlı olur ve bu ürünler daha pahalı satılır. Arı kaybı veya azalması, bitkilerde meyve, sebze, bakliyat oluşumunun azalmasına, dolayısıyla gıda açığının ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Einstein, “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır, arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan ve insan olmaz” demiştir. Arılar 130 bin farklı bitki türünün çoğalmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda insanoğlunun da çok önemli gereksinimlerini karşılıyor. İyi bir ekosistemin en önemli göstergesi olan arılar, gıda krizi ve iklim değişikliği etkilerini aşabilmek için de hayati öneme sahiptir.
Yani uzun vadede, arıların ve arıcılık sektörünün korunması, yoksulluğun ve açlığın azaltılmasına, sağlıklı bir çevrenin korunmasına yardımcı olacaktır. Gezegendeki en çalışkan canlılardan biri olan arılar, yüzyıllardır insanlara, bitkilere ve çevreye fayda sağlamıştır. Arılar, polenleri bir çiçekten diğerine taşıyarak sadece bol meyve, sert kabuklu yemiş ve tohum üretimine değil, aynı zamanda daha fazla çeşit ve kaliteye de olanak sağlayarak gıda güvenliğine ve beslenmeye katkıda bulunurlar.
- Arıcılığın ekonomi ve istihdama etkisi konusunda bizleri nasıl aydınlatırsınız?
Arıcılık diğer tarımsal faaliyetlere göre daha az sermaye ile yapılabilen kısa sürede kazanç sağlayan bir faaliyettir. Özellikle kırsal alanda yaşayıp yeterli toprağa sahip olmayan aileler için istihdam kaynağı olması, kırsal kalkınmaya katkı sunması ve katma değer yaratabilmesi açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Bal arılarının tozlanmayı sağlamasının yanı sıra bal, arı sütü, propolis, arı zehri, ana arı yetiştiriciliği, balmumu, oğul arı üretimi, paket arıcılık, kovan yapımı ve diğer arı malzemeleri (el demiri, tel, çıta, suni balmumu, arı şurubu, maske, körük, kazan, mandal, polen tuzağı vs.) gibi ürünlerin üretilip satılmasıyla da ülke ekonomisine katkı sunmaktadır.
Arıcılık yapmak için kapalı bir tesis veya arazi satın alınmasına gerek olmadan genelde gezginci olarak yapılmaktadır. İyi planlandığı veya diğer arıcılarla işbirliği yapıldığı takdirde ikinci bir meslek olarak yapılabilir. Genelde aile işletmesi olarak yapılan arıcılık aile bireylerinin kolaylıkla yapabileceği bir faaliyettir. Bu yönüyle Aile ekonomisi için bir gelir kaynağı olabilmektedir.
Arıcılığın çevreye ve doğaya, doğrudan veya dolaylı hiçbir zararlı etkisi yoktur. Daha da önemlisi doğal denge için mutlak surette arılara ve arıcılığa ihtiyaç vardır. Ülkemizde çok geniş alanlarda arı tozlaşmasına ihtiyaç duyan ürünler yetiştirilmekte ve arıcılıktan bu yönde de faydalanılmaktadır. Çoğu kişilerce fark edilmeyen bu katkı arı ürünlerinden çok daha fazladır.
- Küresel iklim değişikliği arıları ve bal üretimini nasıl etkiliyor?
İklim değişikliği, özellikle kışın hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, bal arılarının hastalıklara ve zararlılara karşı duyarlılıklarını etkiliyor ve direncini düşürüyor. Arılar strese giriyor ve bağışıklık sistemleri düşüyor. Böylece ömrünü kısaltıyor ve arı hastalıklarına yol açıyor. Yani aslında bu da bizim onların hayatta kalması için daha çok özen göstermemizi gerektiriyor.
Hepimiz görüyoruz, dünya genelinde iklim değişiklikleri yaşanıyor. Bu iklim değişiklikleri bitkilerle ilişkisi olan, başta arılar olmak üzere, tüm canlı türlerini olumsuz bir şekilde etkilemekte, zaman zaman da bu sebeple de birçok koloni kayıpları yaşanmaktadır.
Bal arıları, hava sıcaklığı 14 derecenin altına düştüğünde, sıcaklığı sabit tutmak için kovanın içerisinde, çerçevelerin orta yerinde, bir küme halinde toplanarak “kış salkımı” oluşturur. Kış salkımının ortasında sıcaklığı 35 derecede tutabilmek için soba görevi gören arılar bulunur ve bu arılar kanat kaslarını titreştirerek ısı üretirler.
Kışın ortasında hava sıcaklıklarının aniden yükselmesiyle, bal arıları kış salkımını bozarak yiyecek arama ve yavru yapma faaliyetine başlar. Arıların vaktinden önce uçuş yapmaları, yaşam sürelerinin kısalmasına neden oluyor. Yavrulama faaliyetine geçmeleri de arkasından gelen soğuk havada yavrulu alanları ısıtamamaları nedeniyle hastalıklara ve dolayısıyla da arı ölümlerine, koloni kayıplarına yol açmaktadır.
Yine bu iklimsel değişimlerden dolayı arılar ç içeklerden yeterince faydalanamamaktadırlar. Bu durum arıların üreme performansını ve zaten hayatları boyunca bir çay kaşığının 4/1 i kadar bal üreten arıların bal verimini de düşürmekte, ayrıca verimin düşmesiyle beraber de balın kalitesi de düşebilmektedir.
Son söz, İnsanların yiyebileceği gıdayı üreten tek böcek türü olan arılara ve bu özel canlıları yetiştiren arıcılara her zaman sahip çıkmalı, destek olmalıyız. Çünkü Arı varsa Hayat var.
RÖPORTAJ : ÖZLEM PEKDURANER