Avukat, Adana Barosu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyon Başkanı Dilara Özuğur Kılıç: Cinsiyete bağlı olarak bir kişinin herhangi bir işte daha iyi ya da kötü olacağı kanaatiyle yaklaşılmamalıdır.
Avukat, MHP Çukurova İlçe Hukuk İşleri Başkanı, Adana Barosu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyon Başkanı Dilara Özuğur Kılıç ile toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili röportaj yaptık. İyi okumalar dileriz.
1- Komisyonunuz ne zaman kuruldu ?
Toplumsal cinsiyet eşitliği komisyonu 2024 yılı ekim ayı baro seçimleri ile seçimi kazanan Baro Başkanımız Av. Volkan Böke ve yönetim kurulu tarafından meslektaşlardan gelen talepler üzerine oy birliği ile kurulmuştur. Komisyonunu koordinatörü Yönetim Kurulu Üyesi Av. Maide İncesoy Sıpkı’dır. Komisyon ve üyelerinin baro tarafından belirlenmesi ile 9 Aralık 2024 tarihinde yaptığımız komisyon toplantısı ile tarafım başkan seçilmiş olup komisyon çalışmalarına hızlıca başladık.
2- Komisyonun amaçları nelerdir ve komisyon olarak ne tür etkinlikleriniz vardır?
Az öncede belirttiğim üzere komisyonumuz yeni kurulması nedeniyle öncelikle komisyon içinde üyelerimizle birlikte meslek içi eğitimlere öncelik verdik. Bu nedenle baromuz ile üniversitelerimiz arasında imzalanan protokoller çerçevesinde ilerleyerek üniversiteler de kadın araştırmaları merkezi kurulması zorunlu olması sebebiyle alanında uzman ve donanımlı hocalar bizlere meslek içi eğitimler sunmaktadır.
Ayrıca çeşitli kurum ve kuruluşlarla iş birliği yaparak özellikle geleceğimiz olan genç nesillere toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını doğru şekilde anlatmayı ve farkındalık yaratmayı amaçlamaktayız.
Ulusal ve uluslararası farkındalık günlerinde kamusal alanda, özel alanda ve kadına yönelik şiddet anlamında toplumsal cinsiyet eşitliği temelli etkinlikler ile kadının erkekle aynı haklarda evde, iş yerinde, sokakta, medyada, siyasi karar alma mekanizmalarında ve her alandan eşit şekilde yararlanabilecekleri yönünde çalışma ve etkinlikler yapmayı planlamaktayız.
3- Toplumsal cinsiyet eşitliği ne demektir?
Toplumsal cinsiyet eşitliği, erkek ve kadının kamusal ve özel yaşamın tüm alanlarına eşit ve yetkinleştirilmiş şekilde katılımını ifade eden uluslararası sözleşmeler ile korunan bir insan hakları kavramıdır. Kişilerin insanlık onuru ve hakları açısından eşit olduklarını; kadınların ve erkeklerin eşit hak, fırsat ve imkânlara sahip olması gerektiği düşüncesini ifade eder.
Biyolojik bir cinsiyetimiz var. Biyolojik cinsiyet insanın biyolojik özelliklerinden yola çıkarak doğarken oluşan cinsiyettir. Ama aynı zamanda toplum içinde gelişen, öğretilen, empoze edilen ve kurgulanan kadınları özel alan, erkekleri ise kamusal alana ait sayan davranış kalıpları vardır. İşte burada toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı ortaya çıkıyor. Her yaştan olan insanın haklardan, fırsatlardan ve yaşam kalitesinden eşit yararlanmasıdır.
4- Toplumsal cinsiyet eşitliği nasıl sağlanmalıdır?
Kullanılan dil çok önemlidir. Hiç farkında olmadan kullandığımız bazı sözcükleri kullanmayarak başlayabiliriz. Örnekle somutlaştırmam gerekirse “Yuvayı dişi kuş yapar, adam gibi olmak, hanım hanımcık, erkekler ağlamaz ya da meslekleri ifade ederken kadın hemşire demeyiz ama erkek hemşire deriz, ya da kadın sekreter demezken erkek sekreter diyerek meslekleri cinsiyete göre ifade ederiz. Kişinin cinsiyetinden dolayı haklara fırsatlara ve kaynaklara ulaşımının sistematik olarak engellenmesi toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı bir durumdur. Bu aykırılık bireylerin özgürlüklerini ortaya koymayı zorlaştırır.
Toplumsal cinsiyet doğuştan gelmez sosyal olarak yapay olan bir yapılandırma olup öğrenilir. Eşitliği sağlamanın sürdürebilir yolunun ancak her birimizin inisiyatif alarak kendimizde yaptığımı değişiklikler ile mümkündür. Öncelikle ön yargılarımızı bir kenara bırakmalıyız. Cinsiyete bağlı olarak bir kişinin herhangi bir işte daha iyi ya da kötü olacağı kanaatiyle yaklaşılmamalıdır. Mesela spor alanında lisanslı kadın sporcu oranının azlığı, savunma alanında kadınların azlığı, akademisyen erkeklerin kadınlara oranla sayıca az olması, ev işlerinin kadınlara özgülenen dillerin ve davranışların olması gibi…
Toplumumuzun inanç sistemi, gelenekleri, tarihsel alt yapısı, eğitimi, gelir seviyesi, sosyal ve ekonomik faktörleri gibi kadın ve erkeklerin görev sorumluluklarına karşı toplumumuzca geliştirilmiş inançlarını yani cinsiyet stereotipileri değiştirmeliyiz. Ülkemizin kalkınması için el birliği ile çalışmalıyız. Kadınların karar alma sürecine eşit katılım sağlaması sorumlulukların adil dağılımı ile kadın ve erkek arasında denge kurulmalıdır.
RÖPORTAJ : Özlem PEKDURANER