2024 “Emekliler Yılı” değil “Emeklilere Eziyet Yılı” oldu.
2024 “Emekliler Yılı” değil “Emeklilere Eziyet Yılı” oldu.
İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi Yaşlı Hakları Komisyonu ve Emekliler Dayanışma Sendikası Merkez Yönetim Kurulu 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla ortak bir basın açıklaması yaptı.
Yaşlıların yaşadığı sorunlara ve onların beklentilerine, isteklerine yer verilen basın açıklamasında İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi Yaşlı Hakları Komisyonu Üyesi Belgin Işık şunları ifade etti.
HERKESİN
- Sağlıklı, aktif ve hayatın içinde,
- Öğrenmeye ve üretmeye devam ederek,
- Diğer kuşaklarla elele,
- Yalnızlaşmadan, yoksullaşmadan ve yoksunlaşmadan,
- Ayrımcılığa ve suistimale uğramadan,
- Bedensel ve zihinsel değişime cevap verecek tıbbi, sosyal, psikolojik, ekonomik ve hukuki ihtiyaçları karşılanarak,
- Yaşam tercihlerine saygı duyularak,
- Onurlu bir şekilde
Yaşlanmaya hakkı vardır.
Yaşlılık, fizyolojik ve biyolojik değişiklikler nedeniyle kişinin günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirmekte zorluk çektiği ve bu nedenle başkalarına bağımlı olduğu bir dönemdir. Ayrıca yaşlılıkta ekonomik, sosyal, sağlık ve psikolojik yönden yaşadıkları sorunlara bakım sorunu da eklenir.
TÜİK’in Mart 2024 tarihinde açıkladığı verilerine göre ; Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, son beş yılda %21,4 artarak 2023 yılında yaklaşık 9 milyon kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2018 yılında %8,8 iken, 2023 yılında %10,2’ye yükseldi. Bu nüfusun %44,5’ini erkek nüfus, %55,5’ini kadın nüfus oluşturmuştur.
Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında %12,9, 2040 yılında %16,3, 2060 yılında %22,6 ve 2080 yılında %25,6 olacağı öngörülmektedir.
Birleşmiş Milletler tanımına göre; bir ülkedeki 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 8 ile 10 arasında olması o ülke nüfusunun “yaşlı”, yüzde 10’un üzerinde olması ise o ülke nüfusunun “çok yaşlı” olarak değerlendirilmesi gerekir. Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hız ile artış göstermiştir.
Dünya yaşlı nüfus oranına göre 184 ülke arasında 67. sırada yer alan Türkiye’de 2024 yılı TÜİK’in gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, yaşlı nüfusun yoksullaştığı, İşgücüne katılma oranının yaşlı nüfusta arttığı, istihdam edilen yaşlı nüfusun sırasıyla en çok tarım, sanayi ve inşaat sektöründe çalıştıklarının görüldüğü, yine TÜİK’in verilerine göre yaşlı nüfusta obezitenin arttığı, ölüm nedenlerinde dolaşım sistemi hastalıkları, solunum yetmezliği ve kanserin ilk sıralarda yer aldığı, internet kullanan yaşlı sayısında artış olduğu görülmüştür.
NÜFUS HIZLA YAŞLANIYOR VE HİÇBİR HAZIRLIK YOK
TÜİK’in verilerinden de anlaşılacağı gibi yaşlanan bir nüfusla karşı karşıyayız ve bu gerçeği görüp ilgili kurumlar olan Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca yaşlılara yönelik kamusal hizmetin hem niteliksel hem de niceliksel olarak arttırılması gerekmektedir.
Yaşlanan nüfusu, yaşam beklentisindeki artış ve toplumun yaşlanması olarak açıkladığımızda önümüzdeki yıllarda yaşlı nüfusun karşılaşacağı sorunların çeşitlenerek artacağı söylenebilir. Bu da hizmet sunumunun planlanmasını gerektirir. Her geçen yıl artan yaşlı nüfusa yönelik hizmet sunumu Türkiye’de kamu eliyle ve özel sektörde gerçekleşmektedir.
Ülkemizde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yaşlılara yönelik sunulan en temel kamusal hizmetler; kurum bakımı hizmeti, evde bakım hizmeti, yaşlılık aylığı hizmetidir.
Yaşlılara yönelik kurum bakımı hizmeti dendiğinde aklımıza huzurevleri gelmektedir. Huzurevleri;
Bakanlığa Bağlı Huzurevi:
Huzurevi Sayısı : 168
Kapasite :17499
Özel Alanda Bulunan Huzurevi:
Huzurevi Sayısı : 270
Kapasite :18142
Diğer Bakanlıklara Bağlı Huzurevi:
Huzurevi Sayısı :2
Kapasite :566
Belediyeye Ait Huzurevi:
Huzurevi Sayısı :20
Kapasite :2935
Dernek ve Vakıflara Ait Huzurevi:
Huzurevi Sayısı :29
Kapasite : 1750
Azınlıklara Ait Huzurevi:
Huzurevi Sayısı :5
Kapasite :355
Olmak üzere toplam 494 huzurevi bulunmaktadır. Özel sektördeki huzurevi sayısı ve kapasitesi dikkate alındığında; önümüzdeki yıllarda yaşlı bakımı konusunda özel sektör kuruluşlarının artan rolünü göreceğimizi düşündürmektedir. Devletin sosyal yardımlardan elini çekmesiyle birlikte toplumun da yaşlanması sonucunda özel huzurevi sayısı da giderek artmakta, 2012 yılında 119 olan özel huzurevi sayısı bugün 270’e ulaşmış durumdadır. Bu durum yaşlıların, piyasanın acımasız koşullarına terk edileceği endişesini yaşatmaktadır. Tıpkı sağlıkta, eğitimde olduğu gibi.
Bilindiği gibi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, huzurevi ve yaşlı bakım rehabilitasyon merkezlerinin aylık ücretlerinde önemli bir artış gerçekleştirdi. Ücretlerde yapılan artışla, zam oranları yüzde 300 ile yüzde 360 arasında değişti. Bu değişiklik sonucunda, 3.500 TL olan tek kişilik oda fiyatı 10.000 TL’yi geçti. Bakanlık, artan maliyetler nedeniyle bu düzenlemenin yapıldığını açıkladı.
Halkta büyük tepkiye yol açan devlete ait huzurevleri zamlanmış, yoksulluk, yoksunluk yaşayan binlerce yaşlı tedirgin olmuştur. Örneğin babasından kalan maaşı 9 bin, huzur evine ödediği ücret 3 bin iken bugün 9 bin TL olmuştur. İşlemi tamamlanmış, yer olmaması nedeniyle sıraya alınmış yaşlıların sırada beklerken ölüm haberleri alınmaktadır. 40 bin liradan başlayan özel huzurevlerinin ücretlerini ödemeleri mümkün olmayan yaşlılar, bu zamlardan sonra sokağa terk edilme veya istenmedikleri aile, akraba yanında yaşamak zorunda bırakılma riskleri ortaya çıkmıştır. Kısacası yoksulsan eğer yaşlanmaktan kork deniyor.
Evde Bakım Hizmetinden Yararlanan Yaşlı Sayısı:
Engelli bireylerin toplumsal yaşamın tüm alanlarına katılımlarının sağlanması ile içinde yaşadıkları sosyal ve fiziksel çevreden koparılmadan bakım ihtiyaçlarının ailelerinin yanında karşılanması amacıyla Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığınca yürütülen bu hizmetten 566000 yaralanmaktadır.
Bakım emeğinin ilk adımda kurumsal bakım hizmetlerinden aileye geçtiği ve kadınların ucuz emeğine bel bağlayarak yine aile içinde çözüme kavuşturulmaya çalışıldığı görülmektedir. Evde bakım hizmeti, bakım veren kadınlara ekonomik bir destek sunsa da bu ekonomik desteğin sadece kadının refahı için harcanmadığı, hanenin kira ve gıda gibi ihtiyaçlarına, bazı hijyen ürünlerine veya bakımı kolaylaştıran aletlere harcandığı görülmektedir, bakımdan kadının sorumlu tutulduğu geleneksel düşünceyi beslediği, bakımın profesyonel bir düzeyde yapılamadığı ve en önemlisi bakımı aile fertleri arasında paylaştırmaktan ziyade bir bireye yüklemesi nedeniyle bireyi sosyo-ekonomik alandan yalıtarak psikolojik sorunlara yol açtığı araştırmalardan elde edilen bulgulardır.
Kurum bakımı hizmetinin devlete maliyeti yüksek olduğundan çözüm olarak bulunan yaşlıya evde bakım hizmetini kadınlar yerine getirmekte ve sunduğu bakım hizmeti karşılığında aylık 9.007 lira ücret almakta ve sosyal güvenceden yoksun olarak çalıştırılmaktadır.
Yaşlılık Aylığı Hizmetinden Yararlanan Yaşlı Sayısı: 2022 sayılı Kanun kapsamında 65 yaşını doldurmuş, sosyal güvencesi olmayan, kendisi ve eşi dikkate alınmak suretiyle yaşlılara bağlanan aylıklardır. 2022 verilerine göre 836000 yaşlı bu hizmetten yararlanmaktadır.
Ülkemizin büyük kesiminin yoksul veya düşük gelirli olduğu göz önüne alındığında, özellikle sosyal güvencesi bulunmayan yoksun ve yoksul yaşlıya bakmak, onların ihtiyaçlarını gidermek çocukları için de bir ağır yük olmaya başlamıştır. Dolayısıyla toplum, yoksul, yoksun, kimsesiz, güçsüz kalmış yaşlıların bakımını yapamamakta ve devletin desteğini istemektedir. Yaşlısıyla ne yapacağını bilemez halde sıkışıp kalmak istememektedir. Yetersiz olan hizmet sunumu, yaşamın son evresinin sorunlu bir süreç olarak yaşanmasına neden olmaktadır. Toplum olarak bizler, devleti ve ilgili bakanlıkları, yaşlılara kamusal hizmet sunumu için zorlamalıyız. “Yaşlılara Aileleri Baksın” veya “Özel Alanda Bakımı Sağlansın” anlayışı bir devlet politikası olamaz.
İNSAN HAKLARIYLA BAĞDAŞMAYAN YAŞLILARA YÖNELİK HER TUTUM BİR HAK İHLALİDİR
İnsan haklarının evrensel niteliği; cinsiyeti, yaşı, dini, engellilik durumu ve diğer farklılıkları ne olursa olsun insan haklarının tüm bireyler için gerçekleştirilmesini gerektirir. Bu çerçevede yaşlı bireylerin de tüm insan hak ve özgürlüklerinden yararlanmaları esastır.
Öncelikle yaşlı haklarının korunması ve güçlendirilmesi, yaş ayrımcılığıyla mücadele edilmesi, yaşlı bireylerin adalet hizmetlerine erişiminin güçlendirilmesi, ihmal, istismar, sömürü ve şiddet gibi insan onur ve haysiyetini zedeleyici muamelelerden korunmalarına yönelik tedbirlerin alınması amaçlanmalıdır.
Dünyada ilk kez 1982’de Viyana’da toplanan BM Genel Kurulunda “Dünya Yaşlanma Asamblesi” yapılmıştır. Yaşlanma sorunları özellikle ele alınarak ilkeler benimsenmiş, bağımsızlık, katılım, bakım, kendini gerçekleştirme, itibar başlıkları altında “Uluslararası Yaşlı Hakları” kabul edilmiştir.
Türkiye’de de yaşlıların insan hakları konusunda çalışmalar, eylem planları her ne kadar yapılıyormuş gibi görünse de son durum yaşlı hakları ihlallerinin yaşandığı gerçeğini değiştirmemektedir. Yukarıda sayılanların sosyal güvenlik ve sağlık insan hakkı olmasına rağmen;
Devlet, 1994 yılında IMF ve “Toplumsal zenginlik arttıkça, tıbbi teknoloji geliştikçe insanlar daha uzun yaşıyorlar. Sosyal Güvenlik Sistemi değiştirilmeli, yoksa uzun yaşayan nüfusun yükünü mevcut Sosyal Güvenlik Sistemi çekemez” diyen Dünya Bankasının yaptırımları doğrultusunda sosyal sorumluluklarını rafa kaldırmış, emeklilerin- yaşlıların- çalışanların aleyhine yaptığı uygulamaları ve değişiklikleri 1 Ekim 2008 tarihinde “Sosyal Güvenlik Reformu” adı ile yasalaştırmıştır. Yaşlılığın güvencesi olan emeklilik piyasa koşullarına terk edilmiş, çalışanların emekli olma hakkı, gelecek güvencesi yok edilmiştir. “Yeniden yapılanma” adı altında Sosyal Güvenlik Sistemi zayıflatılmış ve bu alanda özelleştirme uygulamaları başlatılmıştır. Yanı sıra “Sağlıkta dönüşüm programı” adı altında yapılan değişikliklerle emekliler çalışırken bedelini ödedikleri ücretsiz, güvenli ve erişilebilir sağlık hizmeti hakkını kaybetti. Emekliler sağlık hizmeti alırken 14 kalemde ödeme yapmak zorunda bırakıldı. Emekliliğin yaşlılıkta güvence olma hali zayıflatıldı.
Sosyal güvenlik hakkının ortadan kaldırılması, yaşlıları yoksullaştırdığı gibi, yoksulluğu toplumsallaştırmış ve insanlar en aşağılayıcı şiddet olan yoksullukla yaşamak zorunda bırakılmıştır. Oysa, bugüne kadar üretilen tüm değer ve hizmetler, biriken sermaye, emeklilerin yaşlıların emeğinin ürünüdür. Emeklileri, yaşlıları yaşamdan dışlamak, yok saymak emeğe saygısızlığın ötesinde büyük haksızlıktır.
Her insan gibi ‘onurlu bir yaşam hakkı’ olduğu halde haklarını kullanamayan, yaşlılık nedeniyle aile ve toplum içinde yeterli düzeyde desteklenmeyen, cinsiyet, ırk, etnik köken ya da diğer konumları nedeniyle de hayatın içinde negatif ayrımcılığa tabi tutulan, temel gereksinimlerini karşılamakta zorlanan, üretme potansiyelini kullanamayan, bilgi- birikim-beceri-deneyimlerinden yararlanılmayan yaşlıların, evrensel insan haklarına erişimi sağlanmalıdır.
Yaşlıların ve emeklilerin sorunları politiktir. Ülkeyi yöneten, yönetmeye aday olan siyasilerin, yaşlılarla ilgili politikalarını, bakış açılarını gözden geçirmelerini öneriyoruz.
Kuşaklararası dayanışmanın önemini vurgulayarak, demokrasiden, insan haklarından söz eden herkes, her kurum ve kuruluş yaşlılar ve yaşlı hakları konusunda duyarlı olmalı, sorumluluk almalıdır.
Devleti ve ilgili kurumlar, yaşlı haklarını korumaya ve savunmaya yönelik bir sağlık politikası, sosyal hizmet politikası ve çalışma ve sosyal güvenlik politikası oluşturmak için gerekli çalışmaları yapmalıdır. Ayrıca yaşlılar için ulaşım, konut, kurumsal işlemler gibi hayatın her alanında kolaylaştırıcı uygulamaların yürürlüğe konulması gerekmektedir.
Belediyeler, küreselleşme ile merkezi devletin birçok yetkisi ve sorumluluk alanına giren işlerle beraber, sosyal devlet işlevini yerelde üstlenen kurumlar durumuna gelmişlerdir. Belediye yasaları, sosyal belediyeciliği sadece sosyal güçsüzlere yapılan çeşitli ayni ya da nakdi yardımlarla sınırlandırmamıştır. Bu çalışmaların sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi ve sürekliliği önemli olmakla birlikte sosyal yönden güçsüz kalan kişi, grup ve ailelerin yapabilirlik düzeylerinin yükseltilmesi çok daha önemli görülmektedir.
Günümüzde neo liberal ekonomik politikalar sonucunda, kişiler, gruplar, aileler derinleşen yoksulluk, işsizlik, eğitimde gerileme, sağlık ve sosyal hizmet sisteminde bozulma, madde bağımlılığı gibi sorunlarla merkezi hükümet tarafından baş başa bırakılarak yalnızlaştırılması nedeniyle belediyecilik sosyal olmak durumundadır. Yetişmiş nitelikli personel eksikliği ve kaynak yetersizliği sorunu bulunan belediyelere sivil toplum örgütlerinin ve gönüllülerin desteğiyle hızla yaşlı nüfus oranının yükseldiği ve çok yaşlı toplum olmaya başlandığı şu günlerde, ilimizde yaşlıların haklarının ihlal edildiği alanlar tespit edilerek sorunların çözümü yönünde adımlar atılması önem kazanmaktadır.
Emeklilik yaşlılığın güvencesi ve emeklilik statüsü, sosyal güvenlik sistemi, işleyişi ve yaşlılık politikalarının önemli olduğunu belirten Emekliler Dayanışma Sendikası Merkez Yönetim Kurulu ise basın açıklamasında şunlara yer verdi.
EMEKLİ ARKADAŞ,
1 Ekim “DÜNYA YAŞLILAR GÜNÜ” bizim için de coşkuyla kutlanacak bir gün olmalı!
Birleşmiş Milletler, yaşlıların sağlıklı ve refah içinde yaşamalarının sağlanmasına dikkat çekmiş ve 1999 yılında 1 Ekimi Dünya Yaşlılar Günü olarak ilan etmiş.
Emekliler Dayanışma Sendikası olarak bizde bugünü “Yaşlılarla Dayanışma Günü” olarak kabul ettik. Emeklilik yaşlılığın güvencesi. Emeklilik statüsü, sosyal güvenlik sistemi, işleyişi ve yaşlılık politikaları bizim için önemli. Yaşlı sorunlarının ekonomik politik boyutu ve bunu fark etmekte çok anlamlı!
Ve bugün bakan vali kaymakam ve SGK bürokratlarının “emekliler yaşlılar için her şey yolunda” gibi kutlama mesajlarıyla geçiştirilemeyecek bir gün olduğunu. Resmi ağızlardan düşmeyen demokrasi hak hukuk, yaşlılara saygı sözcüklerinin gerçek yaşamda karşılığını göremediğimizi anlatmalıyız!
2024 “Emekliler Yılı” değil “Emeklilere Eziyet Yılı” oldu.
İktidarın 22 yıldır hukuku geriye doğru işleterek yaptığı Sosyal Güvenlik Reformu emekliliği esnek kuralsız güvencesiz hale getirdi. Yaşlılığın güvencesi olan kamu emekliliği hakkımızı yok etti.
Toplum olarak da gelir dağılımındaki adaletsizliğin, haksızlığın, hesap vermeyen hesap sormayan hukuksuzluğun mağduru olduk. Yaşlılara resmi ve toplumsal bakış açısının problemli olması bizi daha çok mağdur etti.
Ulusal ve uluslararası yasalar askıya alınarak örgütlenme hakkımız kısıtlandı. Ekonomik sosyal yaşamın dışına atılmaya, ayrımcılığa, ihmal edilmeye, yük sayılmaya karşı bağımsız örgütlü bir tavır geliştirmemiz de engelleniyor. Haklarımıza sahip çıkma çabamıza karşı bizlere orantısız güç kullanılıyor. Sürekli tehdit ediliyoruz. İktidar, “Emekliler ne derse desin biz ne istersek onu yaparız, başka bir şey yapılamaz.” diyor. İktidarın yarattığı bu sahte görüntü değişmek zorundadır. Daha fazla yoksulluk şiddeti altında yaşanamaz.
Bunlar görünür olan, bilinen tepki gösterdiğimiz ama çözüm üretilmeyen sorunlar. Aynı zamanda İktidarın ve bazı siyasi çevrelerin seçim yatırımı olarak gördüğü kullandığı, geçici çözüm bulma sözü verdiği, umut tacirliği yaptığı sorunlar.
Sistemli bir şekilde yoksullaştırılan bizlerin sorunu sadece aylıklara “yerli milli” enflasyon oranında altı ayda bir yapılan zamlar değildir. Ama bu algı hakim kılınmaya çalışılıyor. Açlık sınırının altındaki aylıklar kadar sağlık hizmetine ulaşamamak da yaşama hakkımızı tehdit ediyor. Gerçeklerin üzerinin örtülmesine neden olan bu yöntem, iktidarı ve rejimle sorunu olmayan siyasi çevreleri besliyor.
Bugün uygulamada olan bütün programlarda; sosyal güvenlikle ilgili değişiklikte yeni bir şey yok! Sistemin finansal yükü yine emeklinin çalışanın sırtında. Yine toplanacak primler cari açık kapatma ve sermaye biriktirme aracı olarak kullanılacak. Yaşlılıkta güvence olan kamu emekliliği bitiriliyor. Yaşlılık hastalık olarak görülüyor, neredeyse her yaşlı insan geriatrik vaka olarak kabul ediliyor. Yaşlılık bilimi olan gerontolojinin adı bile geçmiyor. Sağlık ve bakım hizmetleri öncelikli olarak ekonomik sosyal statüsü yüksek yaşlılar için düzenleniyor.
Bir şey nasıl bozulduysa öyle düzeltilir. Sosyal Güvenlik Sistemi, şirketlerin çıkarını değil çalışan ve emeklilerin haklarını koruyan toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren, yaşlılıkta ekonomik güvence, sağlık hizmeti sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmelidir.
Yerel idareler, belediyeler barınma, mekânsal, kentsel sorunlar, sağlık ve bakım hizmetine kadar emeklilerin yaşlıların sorunları çözecek programlar uygulamalıdır. Yaşlı hastaneleri yapılmalı. Yaşlılara aileleri baksın diyen devlet politikasından vazgeçilmeli. Yaşlı nüfusun sorunları sürekli değiştirilen genelge ve yönetmeliklerle çözülemez, yaşlılarla ilgili yasa yapılmalı. Yaşlılara hizmet ayrı olarak, yaşlanma ve yaşlılık bilimi gerontolojinin esasları temel alınarak gerontolog, sosyal hizmet uzmanlarının çalıştığı birimlerde verilmelidir.
Yaşlılığın güvencesi olan kamu emekliliği hakkımızdan vazgeçmiyoruz! Yaşlılarımız geçmişle gelecek arasındaki köprümüzdür, köprülerimizi yıkmayalım!
Ben değil biz diyen bireysel değil toplumsal düşünen, bugüne kadar üretilen tüm değer ve hizmetlerde biriken sermayede emeği olan dünün çalışanı bugünün emeklisi yaşlısı olarak toplumumuzun bugünü ve geleceği için önemli gördüğümüz sosyal güvenlik sisteminin yeniden düzenlenmesi istiyoruz. Taleplerimizin takipçisiyiz.